TEVAZU

Tevâzu, bir insanın kendisini başkalarından daha büyük, daha üstün, daha önemli ve daha değerli olarak görmemesi halidir. Soyu, malı, makamı, gücü, şöhreti, eşi dostu, boyu, ilmi, takvası ne kadar iyi durumda bulunursa bulunsun, bütün bunları yok sayıp kendini başkalarından üstün ve önemli görmemek tevâzuun temelini oluşturur. Diğer ahlakî değerlerde olduğu gibi tevâzu konusunda da aşırılığa mahal yoktur.

Halikımız, Kur`an-ı Keriminde iyilerin ettiği dua olarak şöyle bildiriliyor:
"Rabbimiz, bizi ve bizden önce gelip geçmiş mümin kardeşlerimizi affet; kalblerimizde, mümin kardeşlerimize karşı hiçbir kin bırakma!" (Haşr 10)

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
- "Kibir, hakka, razı olmamak ve insanları küçük görmektir."
Bu hastalıktan kurtulmaya çalışmalı. Bilhassa sevmediklerimize, salihlere özel dua etmeliyiz.

- (Fudayl bin Iyad hazretleri )
"Tevazu, ister cahilden, ister çocuktan duyulsa da hakkı tereddütsüz kabul etmektir” buyuruyor.
Kabul edemeyen kibirlidir. Çok kimse, bu kötü hastalığa yakalanmıştır. Kibirli olan, salih insan olamaz.
İnsanın dalaletine sebep olan 3 gafletten şiddetle kaçınmak gerekir.
 İnsanı tanımamak, yaratılış gayesini bilmemek
 İşlerin sebeplerle yaratıldığını bilmemek
 Ölümü unutmak.

Hz.Mevlana ile Hacı Bektaş Veli arasındaki bir tevazu örneğini vermek gerekir.
Bir adam, kötü yoldan para kazanıp bununla kendisine bir inek alır. Neden sonra, yaptıklarından pişman olur ve hiç olmazsa iyi bir şey yapmış olmak için bunu, o zamanlar aynı zamanda aşevi işlevi görmekte olan bir dergâha bağışlamak ister.
Adam Hacı Bektaş-ı Veli'nin dergâhına gider. Durumu Hacı Bektaşi Veli'ye anlatır ve o ' helal değildir' diyerek bu kurbanı geri çevirir. Bunun üzerine adam Mevlevi dergâhına gider ve aynı durumu Mevlana'ya anlatır. Mevlana ise bu kurbanı kabul eder. Adam aynı şeyi Hacı Bektaş-i Veli'ye de anlattığını ama onun bunu kabul etmemiş olduğunu söyler ve Mevlana'ya bunun sebebini sorar. Mevlana şöyle der:
- Biz bir karga isek Hacı Bektaşi Veli bir şahin gibidir. Öyle her leşe konmaz. O yüzden senin bu hediyeni biz kabul ederiz ama o kabul etmeyebilir.
Adam üşenmez kalkar Hacı Bektaşi dergâhı'na gider ve ona, Mevlana'nın kurbanı kabul ettiğini söyleyip bunun sebebini bir de Hacı Bektaşi Veli'ye sorar. O da şöyle der:
- Bizim gönlümüz bir su birikintisi ise Mevlana'nın gönlü okyanus gibidir. Bu yüzden, bir damlayla bizim gönlümüz kirlenebilir ama onun engin gönlü kirlenmez. Bu sebepten dolayı o senin hediyeni kabul etmiştir.

Salih Âlimler Tevazu Sahibi İdiler
Salih âlim demek, kibirden uzak, ilim, ihlas ve tevazu sahibi insan demektir. İmam-ı Gazali hazretleri, her salih âlim gibi, tevazu sahibi idi. Hadiste birikiminin az olduğunu bildirmiş. Bunun yüzünden, (O hadis ilminde zayıftı, sahih ile uydurma hadisi birbirinden ayıramazdı. Onun eserlerine güvenilmez. Çünkü eserlerini bu uydurma hadisler üzerine bina etmiştir) demek caiz olmaz. Salih âlim, bid’at ehli gibi kibirli değildi. Herbiri bir tevazu abidesi idi. Mesela ikinci binin müceddidi İmam-ı Rabbani hazretleri birçok mektubunda, kendisini en aşağı köle, fakir, âciz birisi olarak bildirir. Hocasına bir mektubunda diyor ki: (Bu köleniz gaflet uykusuna dalmıştır, yüzü siyahtır, kusurları çoktur, huysuzdur.) [m.9]

Tevazu Hakkında Tasavvuf büyüklerinin sözleri
 Tevazu, cahilden veya çocuktan da olsa, hakkı işitince boyun büküp hemen kabul etmektir.
 Tevazu, karşılaştığı her Müslümanı kendinden aşağı bilmemektir.
 Baş olmayı seven, iflah olmaz. Kendinden daha kötü birinin bulunduğunu sanan kibirlidir.
 Her nimet sahibi haset edilir. Haset edilmeyen tek nimet, tevazudur.
 Ehli sünnet olan şerefli insan, ibâdet edip yükseldikçe tevazu gösterir. Bid’at ehli olan âdi kimse ise, ibâdet ettikçe büyüklenir, herkese tepeden bakar.
 Tevazu göstermek de kibirdendir. Çünkü kendinde bir varlık hisseden tevazu göstermeye çalışır. Hâlbuki mütevazı kimse, kendinde bir varlık görmez ki tevazu göstersin.
 Alçak gönüllü olan kurtulur, kibirli olan yanar.
 Tevazu güzeldir, zenginde tevazu daha güzeldir. Kibir çirkindir, fakirde kibir daha çirkindir.

En Derin Selam ve Muhabbetlerimle

Hamza ŞAN

Kaynak: Hamza ŞAN

Gönderen: Hamza ŞAN

Tarih: 10.03.2010