Alvarlı M. Lutfi Efendi ne guzel anlatır insanlığın nişanesi gönül aleminin değerini...
Yolda kalmış olanlar için ıssız dağ başlarına hanlar yaptıran, kanadı kırık yaralı kuşlar için kuş evleri imar eden, bir çiçeğin de canlı olduğunun idrakiyle onu koparmaya kıyamayan, bir ağacı budarken bile acısını hisseden insanlığın nesline bugün neler oldu? Neleri nerelerde ne uğruna yitirdi ki, öz ana-babasını boynu bükük bir şekilde kapı dışarı ederken ya da bir hiç uğruna en yakınını öldürmeyi göze alabilirken yüreğinde, vicdanında bir sızı duymaz duruma geldi?
Merhamet duygusunu en etkili bir şekilde kuşanan, taşıyan tek canlı olarak bilinen anneler, öz yavrularını sokaklara terk edip giderken, insanlığın nelerden ve niçin mahrum kaldığını sorgulama zamanıdır. Vahşi hayvanların bile yavrularına karşı gösterdikleri merhamet ve şefkat hissi insanda kaybolmaya yüz tutmuşsa!
Bir karıncaya dahi ulu nazarı olan bir kültürün, bir geleneğin fertleri olan bizler, ne oldu ki merhametin şefkatin timsali olan annelerde bile merhameti sorgular hale geldik? insanın içine düştüğü girdaptan kurtulma çarelerini araması için acele etmesi gerekmez mi?
Yalnız insanlara karşı değil, diğer canlılara karşı da merhametli olmaktan geçer insan olmanın yolu...
Gönlü kırık bir kimseye, diliyle yüreğiyle merhem olabilmenin, yolda kalmış bir yolcuya hemdem olabilmenin verdiği yürek huzurunun genişliği kaç metrekare eve ya da iş hanına sığabilir ki? İnsan özüne, yaratılış gayesine sadık kaldığı sürece saadet bulur. Aksi takdirde mutsuzluk ırmağının kirli sularında ömrünü geçirmiş olacaktır. Öz ise, güzelliği ister. Yardımlaşmayı, paylaşmayı arzular. Ve bu güzel duygular davranışa dönüştüğü sürece de insan gerçek anlamda insan olma yolunda ilerler.
Hasan Akçay
Not:Hasan Akçay Hocaefendi Semerkand köşe yazarıdır.